Paylaşımlar

10 HAZİRAN 2014 | BİZİ ETKİLEYENLER | 1 YORUM

Okullar yaratıcılığı öldürüyor (mu) ?

İş ve eğitim dünyasında yaratıcılık ve inovasyon üzerine uluslararası alanda tanınan bir yazar ve dünyanın önde gelen konuşmacılarından biri olan Sir Ken Robinson, yaratıcılığı besleyen, yetenekleri ortaya çıkaran bir eğitim sistemi yaratma ülküsünü eğlenceli ve son derece sürükleyici bir üslupla bizlerle paylaşıyor.

Devamı...

10 HAZİRAN 2014 | BİZİ ETKİLEYENLER

Akış Mutluluğun Gizli Formülü

Macar asıllı Mihaly Csikszentmihalyi, bugün psikoloji alanında mutluluk ve yaratıcılık konularındaki en önemli araştırmacılardan biri olarak kabul edilmektir.

Czikszentmihalyi'ye göre "Akış" ta olan insanlar güçlüdürler, dikkatlidirler ve yeteneklerinin doruğunda olduklarını hissederler. Zamanın nasıl geçtiğini anlamazlar...

Devamı...

09 HAZİRAN 2014 | İÇİMİZDEN GELENLER

Ayna Ayna Söyle Bana

Kariyeriniz bir maratondur, 100 metrelik bir koşu değildir. Başarısızlık da başarı da olağandır. Ne kadar yetenekli ve başarılı olursanız olun hata yapmanız kaçınılmazdır. Dünya baş döndürücü bir hızla değişiyor, dün işe yarayan bugün yaramayabiliyor.

Başarılı yöneticiler her şeyin sürekli yolunda gitmesini sağlamak için değil, yolunda gitmeyen işleri zamanında fark etmek ve tekrar rayına oturtmak için yöntemler geliştirirler.

Her altı ayda bir , arkalarına yaslanıp derin bir soluk aldıktan sonra aynadaki kendilerine dürüstçe herşeyin nasıl gittiğini, neleri farklı yapmak gerektiğini sormak bu yöntemlerden biridir.

Bu sorular ciddi problemleri önce davranarak etkisizleştirmelerini ve performanslarını artırmalarını sağlayabilir.

Devamı...

22 MAYIS 2014 | İÇİMİZDEN GELENLER

(D)EV'rim

En önemli irade gerçekte neysen o olmaktır. Bir görev için kendi gerçeğini feda edersin. Bir rol için duyularını feda edersin. Hissetme yeteneğinden vazgeçer ve karşılığında bir maske takarsın. Bireysel düzeyde kişisel bir devrim olmadan büyük ölçekli bir devrimin yaşanması mümkün değildir.”

― Jim Morrison

(D)EV’rim

Kayıtsızlığın Ötesi

Hiçbir şey yapmasak, olana bitene kayıtsız kalsak, hatta dirensek bile, her daim içimizde bir evrim gelişiyor.

Dönüp de bir bakın 5 yıl önceki halinize; nasıl da değiştiniz… Peki bu gelişim nasıl oluştu?

Olayların akışına (olana bitene);

o direnmeyi seçerek mi? (Mukavim)

o kayıtsız kalarak, farkında olmadan uyurgezer yaşayarak mı? (Uykucu)

o uyanıp, eyleme geçmede etkisiz, uykusuz kalarak mı? (Uykusuz)

o uygun değişimi kendimizde yaratmak için eyleme geçerek mi? (Kuyumcu)

Direnmeyi bırakıp uykudan uyanmak, uykusuz kalınan dönemlerin ötesine geçip yeni bir hayatın kapılarını aralamak; olayların akışına yön vermek mümkün.

Biraz durup düşünüp_hissederek, seçimler yapıp, karar verip, eyleme geçmek suretiyle evrime_ etrafımızda olana bitene ve kendimize_ müdahale etmeye başladığımızda, kendi öz devrimimizi inşa etmeye başlıyoruz.

Kendi CEO’nuz olun

Yönetim biliminin babası Peter Drucker, “Kendini Yönetmek”(1) (Managing Oneself) makalesinde, şirketlerin çalışanların kariyerlerini yönetmediklerini, insanlara kendi CEO’ları olmaları gerektiğini ve kendi güçlü yanlarına dayalı gelişim stratejilerini oluşturmalarını salık verir.

Kişinin kendini var etmesi

Bir de yaşayan Türk filozofu Oruç Aruoba’ya kulak verelim:*

“Kişi, hep, kendi kendisini işlemek zorunda olandır:

Kişi işlenmedikçe, dünyanın en ham şeyi----

bile değildir; hiçtir---yoktur...

Kişi kendini işlemeden varolamaz---nasıl ki insan da

başkalarınca işlenmeden varolamaz

(hani şu "eğitim"...).

Kişinin varoluşu kendi kendisini işlemesidir

---yani, kendi kendisini varetmesi...

Kişi,kendisini işleyerek kendini varedendir.

Kişi işleyerek varolandır.

Kişi, işler, olur...” (2)

Ez cümle "Devrimci Öz"

Hepimizin içinde bir cevher saklı, bu cevheri bulmak, işleyip mücevhere dönüştürmek, kendimizin Kuyumcusu olmak boynumuzun borcu.

Haydi şimdi, içinizdeki Devrimci ÖZ’ü gün ışığına çıkarma zamanı.

Boşverin kendi CEO’nuz olmayı, kendi Che Guevara’nız olun.

Şimdi, bugün, burada; tam zamanı, tam yeri…

Özkan Zere

Ekim-Aralık 2013

(1) Peter F. Drucker, “Managing Oneself”, Best of HBR 1999

(2) Oruç Aruoba, Yürüme, 75, Metis Yayınları, 1992

22 MAYIS 2014 | İÇİMİZDEN GELENLER

Öz

“En önemli irade gerçekte neysen o olmaktır. Bir görev için kendi gerçeğini feda edersin. Bir rol için duyularını feda edersin. Hissetme yeteneğinden vazgeçer ve karşılığında bir maske takarsın. Bireysel düzeyde kişisel bir devrim olmadan büyük ölçekli bir devrimin yaşanması mümkün değildir.”

― Jim Morrison

Ö Z

Kişi

İngilizce’de “kişi” (person) Latince “persona”(1)dan geliyor. Latince’de persona maske demek. Halen tiyatronun sembolü olan, antik dönemlerde tiyatroda kullanılan maskeleri (gülen yüz asık surata karşı) gözünüzün önüne getirin. Oyuncular eskiden rollerini işte o maskelerin ardında oynardı.

Psikolojik açıdan “kişi”nin tanımı, insanın toplum önünde takındığı roller ve büründüğü maskeleri işaret ediyor.

Birey

“Birey”in İngilizce karşılığı “individual”(2); yaygın anlayış “indivisible” yani “bölünemeyen” anlamında birleşiyor. Köklerine ayrıştırıp didiklersek, “dual”_ikili, “divi”_bölmek, “in” de olumsuz ön ek. Toparlarsak “artık ikiye bölünmesi mümkün olmayan” manasına erişmek mümkün.

Türk Dil Kurumu birey kelimesini, “Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık, fert”(3) olarak tanımlıyor.

Nasılsınız?

Birisiyle karşılaşıyoruz ve laf ola beri gele hatır soruyoruz;

o Nasılsınız?

o İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?

o Ben de iyiyim, sağ olun

Öz Türkçe konuşan dildaşlarımızdan duyup bugünlerde farkına vardığım harika bir selamlaşma;

o Özünüz nasıl?

o ? <3 ?

İnsanı mıhlayıp düşündürüyor; hem rasyonel akla hem de duygusal zihne dönmek durumunda kalıyorsunuz. Siz, evet siz, hakiki siz; anne, baba, çocuk, kardeş, kuzen, yeğen, dayı, hala, teyze, amca rolleriniz değil. Doktor, mühendis, iş adamı, işçi, çalışan, yönetici rolünüz hiç değil. Soru “hakiki” size yönelik. İçinize dönün, hissedin ve düşünün, samimi olun ve gerçek halinizi paylaşın istiyor, soruyu soran.

Bölünemeyen bir “Öz” var içimizde, sahici bir “Öz”. Ona dönmemizi, farkına varmamızı bekliyor.

Kendinize karşı dürüst olun,“Öz”ünüz ne istiyor?

Aklınıza ve kalbinize kulak verin; ikisinin dengesini bulup eyleme geçin…

Özkan Zere

Ekim-Aralık 2013

(1) http://en.wiktionary.org/wiki/persona#Etymology

(2) http://en.wikipedia.org/wiki/Individual

(3) http://www.tdk.gov.tr/

22 MAYIS 2014 | İÇİMİZDEN GELENLER

İşini Seç(v)mek

Düşünüyorum da, ben lise öğrencisiyken kimse bana tutkunu bul, güçlü yanlarını keşfet, kendini tanı, sevdiğin işi yap filan demedi. Hatta bir yerlerden duyup da babama “insan sevdiği işi yapmalıymış” dediğimde, “yok öyle bir şey, vazife kutsaldır, iyi jokey her atla yarışabilir” derdi. Böylece saçını hem işte hem evde süpürge eden, iş dönüşü vazife kutsal sloganıyla doğrudan mutfağa yönelip, tayyör ile çorba karıştıran, “X” jenerasyonunun “vazifesine müdrik” (görevine sadık) bir üyesi olarak yaşadım.

İş hayatı deneyimim, gözlemlerim ve okuyup araştırdıklarımdan sonra, şimdi çocuklarımın önce kendilerini tanıyıp, güçlü yönlerini keşfedip, sevdikleri konulara odaklanmaya yönelik bir bilince sahip olmaları için kırk takla atıyorum. İşlerinden bahsederken gözleri tutkuyla parlasın; gelişsinler, geliştirsinler, önce kendilerine sonra ailelerine ve topluma faydalı olsunlar... Umarım buna göre bir yol çizerler kendilerine...

Devamı...