30 Nisan 2015

Tokat: İçsel Motivasyon, WHIPLASH üzerine...

There are no two words in the English language more harmful than "good job". Terence Fletcher

"Aferin evlat" tan daha fazla zarar verici iki kelime yoktur, İngilizce dilinde.

TOKAT; içsel bir motivasyon

Tayfun Talipoğlu yazmıştı galiba, zamanında Sabah gazetesinde, köşesinde. Şaşkınlığı hala sıcaklığını taşıyordu; yazısında, olaydan yıllar sonra bile. Sevgi gösterdiği erlerin, terhis olurken, kendisinin yüzüne bile bakmadıklarını, oysa bol fırça ve hatta tokat yedikleri astsubaylarının elini öpüp, helallik aldıklarını görmüş, anlam verememişti. ~ Bu arada bu yazıyı yazarken şöyle bir baktım, siyasete soyunmaya talip olmuş Talipoğlu, dilerim bu anekdotunu hatırlıyordur ve kendi şaşkınlığını ters yüz edebilmiş ve derisi kalın politika kıyafetini kuşanabilmiştir, desem de mizacına ters adamın, ince derili adam kime nasıl öfke saçsın... ince derililer siyasete soyunmayın; neyse bu başka bir yazı konusu… :) ~

Bugün yarın yine Motivasyon üzerine düşüneceğiz, bir grup akl-ı parlak insanla birlikte. Ve dün farklı bir motivasyon yazısı okudum da, bir yerlerime dokunup, aklımdakini klavyeye dökmeye itekledi beni, sağ olsun...

SİZİ İZLİYORLAR

Herkesin algısı açık, ve cümlemiz cin gibi...Ve elbette, Cin gibiler CinCin çiğner. Ve herkes sizi bir güzel izliyor. Sonra çiğneyip atıyor. Çabucak, bir çırpıda...

Sizi izliyorlar evet, tam algı, düşük yanılgıyla...Sizi izleyip standardınızı ölçüp biçip, sizi bir güzel tanıyorlar... Sonra, sizin standardınıza göre Takdir'in n'olduğunu kavrayıp, sizden onu elde etmek istiyorlar...

Sizin takdiriniz Sizden Muaf olamıyor...

Herkesi takdir eden bir üslubumuzun olması elbette kıymetli, diye düşünüyorsak, hep beraber yanılıyoruz. Sizin standardınız temel bir seviyeyi belirliyor. Sizin takdiriniz Sizden Muaf olamıyor.

Ekip bakıyor, Ohohooo, Müdür herkese, Aferin Evlat diyor, sürekli teşekkür ediyor, her zaman sırt sıvazlıyor... Ha bir de üstüne, bu müdürün kimseye fırça kaydığı yok. Gerektiğinde bile, ortamı geren, sesini yükselten, öfke emaresi gösteren bir yüzünü, kimseler bir defa bile görmemiş.

Ehhh, yandınız, şimdi işte siz de Talipoğlu gibi, motivasyon yolunda yaya kalacak, “benim gibi şeker gibi adamı bulmuşlar da beğenmiyorlar, vallahi kimseye iyilik yaramıyor kardeşim” diyerek şaşıracaksınız...

Ah be kardeşim, hele bir fırsatını bulup, "Heyyyyt ben böyle mi talimat verdim!" diye başlayan bir narayla ortalığı inletebilsek, ortalık nasıl da süt liman olacak oysa... :)

Şaka bir yana, sizin üslubunuz gerçekten, motivatör kimliğinizin temeli. Yani kontrollü olmak, bilinçli tepkiler vermek durumundayız.

Mesela, belli standart cümlelerimiz olabilir, kreşendo (giderek yükselme) tadını yakalayabileceğimiz...

Takdir ederken;

1. "Aferin İyi İş çıkardın"dan başlayan

2. "Hakikaten Bravo, E pes Vallahi" ile devam eden

3. Herkesin olduğu bir toplantıda "Beyler Bayanlar, EREN'in dünkü performansı takdire şayan, ona sağlam bir ALKIŞ, rica ediyorum" ile zirve yapabilen.

(Zaten EREN, Manço'nun kocaman alkışlarıyla büyümedi mi? Buna bayılacak...)

Olumsuz geri besleme vermek istiyorsanız illa ki, ~ki muhakkak vermelisiniz :) ~ kendi 3 seviyeli kreşendonuzu, kendiniz buluverin; fırçanızın da size özel 3 derecesi olsun...Giderek yükselen...

TOKAT her daim bir fırça mıdır? (Dışsal motivasyon; Ceza)

TOKAT Gerçekten içsel ve de OLUMLU bir motivasyon kaynağı olabilir mi?

Whiplash'i izlemediyseniz, Muhakkak hemen bu akşam izleyin, ben 7.defa da olsa, sizinle oturur yine izlerim. Gerilim filmi diye yorumlar var, inanmayın. Sağda solda dolaşıp bu şahane bir AŞK filmi diye sesleniyorum etrafıma son birkaç aydır...

Andrew, hocası Fletcher'dan, tokat yiyor, senaryo icabı. Mesela o tokat, dışsal motivasyon (havuç-sopa) değil bilakis içsel motivasyon, ve hem de takdir esasen. Çünkü bir sahne öncesinde Fletcher Hoca'nın beğenmediği müzisyeni "avaz avaz" bağırıp tek bir fiske vurmadan orkestradan kovduğuna şahidiz. Zaten filmin ilerleyen sahnelerinde, Fletcher, İngilizce "good job" ~ "aferin evlat" takdirinin en zararlı tanım olduğundan dert yanıyor. Nice cevherlerin gereksiz takdir yüzünden gelişip mücevhere dönüşümediğinden dert yanıyor. Tabii tam böyle bir laf yok filmde, bunlar benim yorumum… :)

Yani adamın standardı bu; yeteneği bulduğunda sınırlarını zorlaması için ona eziyet edeceksin. "Şeytan azapta gerek" veyahut bunun yerine daha severek kullandığım deyişle, "Tanrı sevdiklerini bilerek zorluklara boğarmış" misali...

Neyse önce bir filmi izleyin de sonra konuşalım üzerinden hele…

Unutmayın sizi izliyor ve sizin standartlarınızı anında çözüyorlar.Hangi yüzünüzden korkacaklarını, hangi TAKDİRİN özel olduğunu biliyorlar...Ben diyorum ki; siz de bilseniz iyi olur :)

Üslubunuzu belirleyin, "Kreşendo"larınızı seçin, yarından tezi yok uygulamaya alın. Göreceksiniz işe yarayacak, motivasyon otobanında tam gaz yol alacaksınız…

Haydi yolunuz açık ola… Çıkın ve orkestranızı yönetin… Sevgiyle… :)

Özkan Zere 8-9 Mart 2015, Ankara

Film bizlere;

"eti senin kemiği benim" ~ "hocanın vurduğu yerde gül biter" tabirlerini hatırlatıyor olabilir...

Nerde böyle hoca, nerde böyle meşgalesine meşk ile bağlı, yılmayacak öğrenci,

diyebilirsiniz de...

peki öyle olsun, deyiverin, siz bilirsiniz...

o vakit, aşık olacağınız işi aramaya ne dersiniz?...:)

Yorum yaz...
  • (Yayınlanmayacak)